1 Ocak 2016 Cuma

I Abbas




I. Abbas veya Büyük Abbas (Ocak 1571 - 19 Ocak 1629), Safevî Hanedanından Safevi şahı. Ülkeyi yönettiği 1588-1629 arasında Osmanlı ve Özbek birliklerini Safevi topraklarından çıkarmış, sürekli bir ordu kurarak Safevî Hanedanını güçlendirmiştir. İsfahan'ı Safeviler'ın başkenti yapmış, ticaret ve sanatı özendirerek hükümdarlığı sırasında İran sanatının en parlak dönemini yaşamasını sağlamıştır.

Şah Muhammed Hudabende'nin üçüncü oğlu olan Abbas, Safevi Hanedanının geleceği açısından büyük önem taşıyan Ekim 1588'de tahta çıktı. Yarı kör olan babasının zayıf yönetimi, Safevileri başa geçiren ve o dönemde Safevi askeri gücünün belkemiğini oluşturan Türkmen emirlerinin, şahın otoritesini yıkmalarına yol açmıştı. Öte yandan, Türkmen aşiretleri arasındaki çekişmeler devleti zayıflatarak, geleneksel düşmanları Osmanlıların batıdan, Özbeklerin de doğudan Safevi topraklarına büyük akınlar düzenlemelerine neden olmuştu. (Bu Türkmenlere Alevi/şii inancına bağlılıklarını belirtmek için giydikleri kırmızı başlıklardan dolayı Kızılbaş deniyordu.)

Bu durumda Şah Abbas'ı acele iki görev bekliyordu. Hükümdarlığın otoritesini yeniden kurmak ve gerek Osmanlı gerek Özbek askerlerini Safevi topraklarından çıkarmak. Aynı anda iki cephede savaşamayacağından, gücünü Özbeklere yapacağı saldırıya yoğunlaştırmak amacıyla 1590'da Osmanlılarla bir barış antlaşması imzaladı. Bu antlaşmayla İran'ın batısıyla kuzeybatısındaki geniş topraklar Osmanlılara bırakıldı. Bunun sonucunda kazandığı hareket özgürlüğüne karşın, I. Abbas 10 yıl Özbeklere karşı önemli bir saldırı düzenleyemedi; Safevi hem Özbeklere hem de Babür İmparatorluğu'na toprak vermek zorunda kaldı.

Bu gecikmenin nedeni, Abbas'ın bir düzenli ordu kurma kararıydı. düzenli ordu anlayışı, gerektiğinde Kabile atlılarından zorla asker toplama geleneğini sürdüren Safevi hükümdarları için alışılmışın dışında bir uygulamaydı. Bu uygulama bütçede sorunlar yarattı. Eski aşiret atlılarına, Kızılbaş beylerin yönettiği eyaletlerin gelirinden ödeme yapılırdı. Abbas bu eyaletlerden bir bölümünü doğrudan şahın denetimi altına sokarak soruna kısa dönemli bir çözüm getirildi. Doğrudan hükümdarlığa bağlanan yeni eyaletlerden toplanan vergiler devlet hazinesine geçiliyordu. Bu politikanın uzun dönemde kaçınılmaz sonucu, Kızılbaş birliklerinin sayısının azalması ve ülkenin askeri gücünün ciddi biçimde zayıflaması oldu.

Yeni kurulan düzenli ordu daha çok, Abbas'ın büyükbabasının hükümdarlığı sırasında Safevi Devleti'ne tutsak olarak getirilen Gürcü, Ermeni ve Çerkeslerle bunların çocuklarından oluşmuştu. Şahın gulam adı verilen bu köleleri Müslüman edildikten sonra orduda ya da devlet ve saray yönetiminde hizmet görmek üzere eğitiliyorlardı. Şah Abbas, gulamların kendine bağlılığına inanıyor ve hiç güvenmediği Kızılbaşların etkisini dengelemekte onları kullanıyordu. Gulamlar yönetimde hızla yükselerek dorudan hükümdarlığa bağlı eyaletlere vali olarak atandılar.

Abbas, sonunda dış düşmanlara karşı saldırıya geçebilecek güce ulaştı. 1598'de Özbekleri büyük bir bozguna uğratarak Horasan'ın denetimini yeniden ele geçirdi. 1602'den sonra ise Osmanlılara karşı bir dizi başarılı sefere girişerek kaybettiği toprakları geri aldı.

Abbas, Özbeklere karşı kazandığı büyük zaferden sonra ülkesinin başkentini Kazvin'den İsfahan'a taşıdı. Onun yönetimi sırasında İsfahan hızla gelişti. Geniş yollar açıldı ve görkemli meydanlar inşa edildi. Meşhed'deki ünlü İmam Rıza türbesinin genişletilmesi ve onarımı, kışlık dinlenme merkezlerini birbirine bağlayan ve Hazar Denizi'nin bataklık kıyısı boyunca uzanan ünlü taş yol Abbas'ın bayındırlık konusundaki en önemli uygulamaları arasındadır.

Bu dönemde İran'a Avrupa devletlerinden elçiler, tüccarlar, ülkenin çeşitli yerlerinde manastır kurma izni isteyen yabancı keşişler geldi. Şah Abbas döneminde ticari ve diplomatik etkinlikler gittikçe yoğunlaştı. Portekizliler, Hollandalılar ve İngilizler Basra Körfezi ve Hint Okyanusu ticaretini ele geçirmek için birbirleriyle yarıştılar.

Abbas'ın hükümdarlığı sırasında İran'da halı dokumacılığı bir sanayi durumuna geldi. Avrupa'da varlıklı evlerde ince dokunmuş İran halıları görülmeye başlandı. Dokuma ihracatı kazançlı bir alan oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder